• FOTOFİLM TV
  • YAZARLARIMIZ
  • HABERLER
  • Güncel
  • Dünya
  • Araştırma
  • Festival Kapısı
  • Kitap Kapağı
  • Çağdaş Sanat
  • Seyyahın Karnesi
  • Söyleşi
  • Foto Haber
  • Video Haber
  • Dosya
  • Emek
  • Yedinci Renk
  • Spor
  • Kısa öykü
  • Sosyal Medya
  • Bilim & Teknoloji
  • Popüler Matematik
  • WORLD NEWS
Son Haberler

Winners Announced at the Fotofilm 6th International Short Film Festival

05/09/2025

Fotofilm 6. Uluslararası Kısa Film Festivali Ödülleri Sahiplerini Buldu

05/09/2025

Fotofilm 6th International Short Film Festival Has Begun!

05/07/2025
Facebook Twitter Instagram YouTube
Facebook Twitter Instagram
FOTOFİLMFOTOFİLM
FotoFilm Kültür Sanat
  • Güncel
  • Festival Kapısı
  • Yedinci Renk
  • Kitap Kapağı
  • Çağdaş Sanat
  • Seyyahın Karnesi
  • WORLD NEWS
FOTOFİLMFOTOFİLM
Araştırma

Unutulan Bir Şarkı Ölen Bir İnsandır

Son derece verimli bir müzikal saha olan Antik Kilikya bölgesinin günümüze kadar yaşarlığını koruyabilmiş iki hâkim dilinden biri Arapça. Bu bölgede konuşulan Arapça yakın zamana kadar günümüze oranla daha yaygın ve özüne daha yakındı elbette. Bu bölgenin Arapça konuşan halkı, bu bölgenin kadim halklarından biri: Arap Alevileri yani Nusayriler... Bu kısa değini anılan bölgenin Türkçe halk ezgilerini, özellikle özgün ilahileriyle bilinen doğu Hıristiyan halklarının müziklerini saygıyla selamlamakta ama onları bir başka yazının konusu olarak ayrı tutmaktadır.
09/19/2021
Facebook Twitter Pinterest LinkedIn WhatsApp Email Telegram
Paylaş
Facebook Twitter LinkedIn WhatsApp Pinterest Email

Arap müzik dünyasının altın üçgenine komşu olan Nusayriler, maalesef güçlü bir müzik geleneğini günümüze kadar ulaştırabilmiş değiller. Oysa Şam, Beyrut ve özellikle Kahire kayıt altına alınmış ve aktarılagelmiş Arap müziğinin parıldayan yıldızlarıdır. Tarihi Andelüs İspanyasında hakkiyle notaya geçirilmiş ve bugünkü Flamenko müziğini emziren kayıtlar vardır. İngilizceye Arabian Nights (Arap Geceleri) olarak çevrilen ve Batı’da bu adla bilinen Binbir Gece Masalları’nda eşsiz mugannilerin, büyülü mızraplarıyla mutriplerin, bestesiyle icrasıyla musikişinasların var ettiği işret geceleri uzun uzun anlatılır. Taassubun körleştirmediği bu eğlencelerde de elbette müzik ön plandadır. Bu dönemin müzikleri de günümüzde marjinalleşmiş olsa da notasyonun yüzsuyu hürmetine yaşamaktadır. Elbette İran Denizi’ne komşu Arap halklar da Farisi etkiler taşıyan müziklerini yaşatmayı bilmişlerdir.

Gelin görün ki nedense başta kıyı Adana ve Mersin, Antakya, Samandağ, İskenderun ve Harbiye olmak üzere mümbit topraklarda yaşayan Nusayrilerin güçlü müzik kültürleri yok ya da tarihi seyir içinde yok olmuş. Bugün yöresel sanatçılardan Arap müziğinin temel direkleri olarak anabileceğimiz kanun ve özellikle ud icrası beklemek safdillik olur. Müziğin birleştirici ruhuna ve eğlendirme yetisine en çok ihtiyaç duyulan düğün merasimlerinde bu durum açıkça görülecektir. Naçiz yazarınız, bir düğün merasimi için bir araya gelmiş ve Arapça müzik eşliğinde eğlencenin yapıldığı törenlerden heves ve aşk ile bahsetmeyi isterdi. Fakat bu merasimlerde org ve davulun hırçınlıklarını, elektrosazın güfteye de dansa da akla da uymayan can sıkıcı sesini duydukça unutulan düğün şarkılarının acısını hissediyorum her seferinde. Eşsiz hançereli icracılar yetiştiren bir halkın evlatlarından, kulaklara reva görülen bu işkenceyi duymanın en hafif deyişle kalbimi kırdığını söylemek zorundayım. Oysa Sabah Fahri, Feyruz, Ferit el Atraş, Ümmü Gülsüm, Abdulhalim Hafez, Vadi el Safi, Marsel Halife (Transkripsiyon için bağışlayın ancak Abdel Halem, Wadee, Marcel… Yazmaya elim varmıyor, Arapça isimleri Anglosakson yöntemiyle transkribe etmeye elim varmıyor.) Antakyalının değil de kimin komşusudur? Bu isimler içindeki klasik icracıları değil de en azından popüler olanları dinlemesini bekleyemez miyiz yöre sanatçılarından?

Şu soru hep aklımızda olmalıdır: Televizyonsuz, radyosuz, internetsiz dönemlerde (evet, insanlık böyle dönemler de yaşadı), yani şunun şurasında birkaç on yıl önce şiir veya şarkının yarattığı ritme ihtiyaç duyulan ortak iş sahalarında (beraberce ağ çeken Çevlik balıkçıları, demir döven Uzun Çarşı ustaları, ipek eğirmek için bir arada çalışmak zorunda olan çarşı kazzazları, harman düvenleyen Buhayre komşusu çiftçi…), düğünlerde, bayram eğlencelerinde müzik icrası nasıldı, hangi enstrümanlar vardı, hangi şarkılar söyleniyordu? Bunlardan daha önemli bir soru daha var: Bu kayıp ezgilere ulaşmanın bir yolu var mıdır? Bugün saygıyla anılan bir bilim dalı hâline gelmiş etnomüzikolojiye yönlendirilecek yöre gençleri belki de bu sorulara cevap bulacaklar.

Unutulmuş bir şarkı acaba en son hangi evde, hangi köy kahvesinde söylendi? İşte o ev, o kahve bir çeşit kıyameti yaşamıştır aslında. Kaybolan her şarkı kaybolan bir hayat kadar değerlidir, evet.

Bir küçük rüya-anıyla bitiriyorum.

“Hitler bıyıklıydı. Faşistliğinden değil, Almanları daha yiğit bulduğu, bir de bahçe duvarı yüzünden bir küs bir can ciğer olduğu Abid Amca’yı kızdırmak için savaşta onları tutuyordu. Sonradan sonraya devrimci oğulları ve yeğenlerine kan kusturmuş olsa da bıyığını kesti. Hakkını yemeyelim, Kurban bayramlarında erkek kurbanın en güzel parçalarını da kendisinden daha yoksul ve yarı meczup Abid Amca’ya gönderirdi. Bayramların hep beraber kutlandığı, Paskalyada da Ramazanda da Şıninide de ortak ve mukaddes bir coşkunun hissedildiği günlerdi, eski günler, unutulmuş ve güzel günler.

Çok küçük yaşlardayken onun loş odasına çekilmesini ve oda tebdilinin evinde yarattığı heyecanı, bir ritüeli yaşayan derviş gibi heyecanla izlerdim. Entarisini giyer odasına geçerdi. Karısının hazırladığı nargile odaya taşınırken çifte kavrulmuş acı kahvenin rayihası odayı doldurur, o da Şam Radyosu’ndan haberleri dinlemek üzere sedire kurulurdu. Bu oda yarı kutsal bir yasak bölgeydi. Işıklı radyo hafif cızırtılardan sonra Kahire’den Şam’a döndüğünde kim bilir hangi kanlı ya da mesut haberleri bir ibadeti yerine getirir gibi sabırla ve hiç kıpırdamadan dinlerdi. Arada bir nargile fokurdar, bu, güzel sesli Arap spikerin okuduğu haberlere eşlik etmeye cesaret eden tek ses olurdu. Abdülnasır’ın heyecanlı bir konuşmasa denk gelinirse kanal sabitlenir o günkü programı zaman zaman bir saatten fazla süren bu konuşma ve bu konuşmanın onda yarattığı yeis, heyecan, coşku artık hangi duyguysa bu duygunun izleri belirlerdi. Dünya gündemi ne olursa olsun tam yarım saat süren haberlerden sonra gecenin eğlenceli kısmı başlardı. Artık ibrenin Şam’dan Kahire’ye dönme vakti gelmiş demektir. Eğer müzik yayını başladıysa odasında tek başına radyo dinleyen bu adam, yan odadaki bizleri düşünür ve radyonun sesini açardı. Artık Ümmü Gülsüm’ün, Ferit el Atraş’ın, Sabah Fahri’nin saati gelmiş demektir.

Şarkılara bazen eşlik eder miydi yoksa çocuk zihnim öyle mi yakıştırıyor emin değilim. Ben cesaret edemedim fakat babam sormuş (babamdan 30 yaş büyüktü) neden haberler Suriye’den müzik Mısır’dan diye. O da sınıflandırmış (hafifleterek söylüyorum), Mısırlıların eğlenceye daha yatkın, Suriyelilerin ciddi olduğunu ama aslında en güzel şarkıların, kasidelerin hatta latmiyelerin bile Antakya ve havalisinden çıktığını ancak bunların radyonun metalikleştiren cızırtıları arasında kutsiyet ve letafetini kaybetmemesinin; düğün evlerinde, yüksek duvarların ardında kalmasının daha iyi olduğunu söylemiş.”

Arapların meşhur yenilgisinden sonra Ümmü Gülsüm’den Harabat (Harabeler)’ı dinlerken koca bir coğrafyanın ağladığını da hatırladım bunları düşünürken. İlk defa evimize yüz adım mesafedeki Katolik Kilisesinde duyduğum “Telc Telc (Kar Kar)” Noel ilahisini yıllar sonra Feyruz’dan dinlerken hissettiklerimi; Cebel Akra eteklerindeki bir düğünde, incir rakısıyla aklımız yakışıklı, ruhumuz sermest olmuşken “debki”ye verilen kısa arada, kız evinden bir ninenin okuduğu “maval” ile titreyen kalbimi; hiç beklenmedik bir yerde, bir avuç zenci çocukla, Bint Eşşelebiyya’yı, söylediğimi, onlarla “İnti Ğayneyye”, diyerek andığımız muhayyel sevgilinin güzelliğini düşündüm. Belki, dedim; belki de rüyaydı.

Faris Kuseyri – Ağustos 2011

Hatay Türküleri

Hatay’ın Türkiye illeri arasında yer alması 1939 yılında gerçekleşmiştir. Bu nedenle kültürel birikimleri benzer kültürlere sahip komşu illerden Adana, Maraş, Osmaniye, Kilis ve özellikle Gaziantep tarafından sahiplenilmiştir. Bu olgu Halk Kültürüne de yansımıştır. Konumuz olan Halk Müziğinde de aynı durum vardır. Örneğin kime çıktığı tüm Antakyalılarca bilinen Zello Zello türküsü. Berber türküsü de bazı gruplar tarafından Kıbrıs türküsü olarak albümlere girmiştir.

Hatay türkülerinin bazıları tipik bir yerel hava estirmektedir. Örneğin Arabacı, Bağdad’ın Hamamları. Bazıları Alaturka Türk Müziği kıvamındadır. Altın Tasta Gül Kuruttum, Gül Budanmış Dal Dal Olmuş; Şu Karşıki Dağda Kar Var Duman Yok gibi. Halaylarımız da vardır. En ünlüleri Al Mendili Mendili, Dama Vurdum Bir Depik, Kırıkhan, Şenköy, Garibin Ayağı, Koyser (Kuseyri) gibi. Ancak bu halaylardan bazıları komşu iller tarafından kendi halayları gibi oynanmaktadır. Kırıkhan, Koyser, Serji, Arabi, Halebi, Şirvani (Kız Evi) birer örnektir. Yalnız bu halayların bazılarının Kürt halk kültürüne ait olduğu bir gerçektir. Ancak eski kaynaklarda bu konu örtülmektedir.

            Oy Gelin Kınan Kutlu Olsun türküsü Gelin Ağlatma Türküsü olarak geçer ve kına gecelerinde söylenir.

            Bahar aylarında seyranlarda kurulan salıncaklarda söylenen türkülere de Sallangaç Türküleri denir. Bunların başlıcaları Hanım Arabaya Binmiş, Derelerde Biter Haşiş, Yaprak Gazellendi, Ninam türküleridir.

            1939 yılı başında Hatay’da 25.000 nüfusa sahip olan Ermeniler bugün 1000 civarındadır. Bilinen türküleri Hala Hala Ninnoyı türküsü çok güzel bir ezgiye sahiptir.

Bazı türküler Hatay’a mı aittir tartışılabilir. En belirgini Lofça’nın Ardında Kaya 1 türküsüdür. Muzaffer Sarısözen’in 1945 yılında Mehmet İpekçi’den derlenen bu türkü Rumeli türküsü özelliğindedir. İki versiyonu olan bu türkünün Lofça’nın Ardında Kaya 2 adıyla kayıtlı olan versiyonu Muzaffer Sarısözen tarafından Osman Pehlivan’dan alınmıştır. Bu Rumeli türküsü diye geçer. Her ikisinin ezgisi aynıdır. Sözlerde çok az farklılıklar vardır. Ancak her iki versiyon da tipik bir RUMELİ türküsüdür. Antakya Halk Kültürü ile benzeşmez. Antakya’ya bu türkünün nasıl geldiği tam olarak bilinmemekle birlikte Bulgaristan’ın Lofça Kasabasından göç yoluyla Çukurova’ya gelenler tarafından söylenmiş ve taşınmış olması akla en yatkınıdır.

Lofça’nın Ardında Kaya-1
                Derleyen: Muzaffer Sarısözen
                Kaynak: Mehmet İpekçi
                Nota: Muzaffer Sarısözen
                Yöre: Hatay

Öyküsü olan bir türküye değinmek istiyorum. Kilci Emmi türküsü. Bu türkünün öyküsünü Güney Rüzgarı dergisi 112. sayısında yazmıştım. Halen yaşayan Gaziantepli THM sanatçısı Necla Erol 1960lı yılların ortasında iki Hatay türküsünü arkalı önlü plağa okumuştur. Bir yüzünde Kilci Emmi diğer yüzünde Bir Dalda İki Kiraz 2 (Ağam Kundurandan Bileyim). Her iki türküyü de derleyen Antakyalı öğretmen Halil Gencoğlu’dur. Gencoğlu üniversite yıllarında saz çalıp söylerdi. Kilci Emmi’yi Sıdıka Şerbetçi’den, Bir Dalda İki Kiraz türküsünü de Fatma Okay’dan almıştır.

Necla Erol daha sonraki yıllarda Kilci Emmi türküsünü yeniden plağa okumuştur. Diğer yüzüne bu kez Sabahın Seher Vaktinde adlı türkü yer almıştır.

TRT repertuarında 4290 numara ile kayıtlı olan Bir Dalda İki Kiraz ile Kilci Emmi türkülerinin derleyicisi Halil Gencoğlu olduğu halde yanlış yazım nedeniyle Sarıoğlu olarak geçmektedir.

Yeri gelmişken Hatay repertuarına 28 türküyle en çok türkü kazandıran Sıdıka Şerbetçi’yi saygıyla analım.

Şimdi bilinen Antakya Halk Türkülerinin listesini verelim. 

Hatay Türküleri   
     
R. NOTÜRKÜNÜN ADIYÖREKAYNAK KİŞİDERLEYEN
475Al Mendili MendiliAntakyaYöre ekibiMuzaffer Sarısözen
4424Allı da Yemenim AllımAntakyaMehmet Parlak-Sıdıka ŞerbetçiAnkara Devlet Kons.
485Altın tasta gül kuruttumAntakyaSıdıka ŞerbetçiMuzaffer Sarısözen
915Aman Aman BağdatlıAntakyaNecmettin MelekMuzaffer Sarısözen
2869Ateşim Yanmadan Tütünüm TüterAntakyaSıdıka ŞerbetçiAnkara Devlet Kons.
UH 0712Benden Selam Söylen BeyefendimeKırıkhanAsım KuzulukHalil Atılgan
4290Bir Dalda İki Kiraz-2AntakyaFatma OkayHalil Gencoğlu
UH 0852Çıksam şu dağlara da bugün yaz gelirm’olaKırıkhanTopal Abdo-İzzet ÖzkanHalil Atılgan
2059Damdan dama ip gerdim (Şirinim)AntakyaSıdıka ŞerbetçiMuzaffer Sarısözen
1015Eli Elime Değdi Hem Ben Yandım Hem KendiŞenköyMahmut KuşçuMuzaffer Sarısözen
2058Fincanı Taştan Oyarlar-3İskenderunNimet NergizAnkara Devlet Kons.
721Gökte Yıldız Yüz atmışYayladağıAhmet TekelioğluMuzaffer Sarısözen
664Gül KuruttumHatayMehmet İpekMuzaffer Sarısözen
UH 0640Halep’te bir güzel gördümKırıkhanAsım KuzulukHalil Atılgan
1912Kıbrıs Dağlarının Aman ŞarınaAntakyaVeli GönülAnkara Devlet Kons.
2722Hanım Arabaya da BinmişİskenderunNimet NergizAnkara Devlet Kons.
1101Hasan Dağı Oymak OymakAntakyaSıdıka ŞerbetçiMuzaffer Sarısözen
3148Kaleden İndirdilerHassaAli ArıAli Canlı
3925Kuyu Başında BakırAntakyaSabahat BilenKemal Karasüleymanoğlu
590ALofça’nın Ardında Kaya 1HatayMehmet İpekçiMuzaffer Sarısözen
1787Mavilim Yakdın BeniAntakyaYöre ekibiMuzaffer Sarısözen
1995Oy Gelin Kınan Kutlu OlaAntakyaNimet NergizAnkara Devlet Kons.
474Pınara Vurdum Kazmayı-1AntakyaEmel AkçayMuzaffer Sarısözen
504Şu Karşıki Dağda Kar Var Duman YokHatayE.Akçay-Halide AlkanMuzaffer Sarısözen
768Tütüncüden Tütün AldımAntakyaM. İpekçi-S. ŞerbetçiMuzaffer Sarısözen
2609Uzun Kavak Gıcır Gıcır GıcılarAntakyaSıdıka ŞerbetçiAnkara Devlet Kons.
1829Vardım Bakdım Süt Pişirmiş (Meryem)AntakyaMehmet İpekçi-İzzet ÖzkanAnkara Devlet Kons.
UH 0754Yürü bre yiğit de yol ile yürüHatayMevlüt KahramanHalil Atılgan
4466Neriye Gidersin AyşemAntakyaMehmet ParlakAnkara Devlet Kons.
1829Sallanı Sallanı Gel Kız YanımaAntakyaAşık Ali Vural 
4427Alıver Kahvecibaşı Nargile SeriniAntakyaSıdıka ŞerbetçiAnkara Devlet Kons.
4464Ayağına Giymiş Mesti ÇorabıAntakyaSıdıka ŞerbetçiAnkara Devlet Kons.
2707Dam Başına Çıksam (Salıncak Türküsü)AntakyaSıdıka ŞerbetçiAnkara Devlet Kons.
4465Elmas Dolu ÇekmecesiAntakyaSıdıka ŞerbetçiAnkara Devlet Kons.
4428Yeşil Çadırlar KurulduAntakyaSıdıka ŞerbetçiAnkara Devlet Kons.
4426Ferhat Gibi Dağ DeldimAntakyaSıdıka ŞerbetçiAnkara Devlet Kons.
475Karanfil Katar OlduAntakyaBilinmiyorMuzaffer Sarısözen
794Bekliyorum Neredesin SevgilimİskenderunGül Ahmet YiğitHalil Atılgan
1429İndim Çayır Biçmeye GüzelhanŞenköyYöre ekibiMuzaffer Sarısözen
 Kilci EmmiAntakyaSıdıka ŞerbetçiHalil Gencoğlu
 Gül budanmış Öksüz DedeCemil Demirsipahi
 Yine Tazeledin Eski YaramıAntakya-İsk.Neşet SebeHalil Atılgan
 Benim Kara Gözlü YarimAntakya-İsk.Gül Ahmet YiğitGül Ahmet Yiğit
 GülüzarAntakya-İsk.Gül Ahmet YiğitGül Ahmet Yiğit
 Hele BacıAntakya-İsk.Gül Ahmet YiğitGül Ahmet Yiğit
 Karşıda Kavun YerlerAntakya-İsk.Neşet SebeHalil Atılgan
 Bir Yüce Beydim (Hurşit)HatayHüseyin ÖzkanHalil Atılgan
 Hala hala ninnoyıVakıflı KöyüPanas Kartun 
 Bahçevancı KızHatayAli Can-Mehmet HataylıCemil Demirsipahi
 Cilli’nin DağlarıHatayHarun AliNecmettin Melek
 Gemi Gelir Aka Aka (Kaptan Paşa)AntakyaCemile KılbeyMuzaffer Sarısözen
 HekimbaşıAntakyaCemile KılbeyMuzaffer  Sarısözen
 Havalandı Deli GönlümAntakyaCemile KılbeySadık Ayhan İpek
 Yüksek Minarada Ezen OkunurAntakya Muzaffer Sarısözen
 Derelerde Biter HaşişAntakyaCemile KılbeySadık Ayhan İpek
 Köroğlu Yiğitlemesi Cengi Harbi IIHatayCemil DemirsipahiGül Ahmet Yiğit
 Kaynana Kazan KarasıHatayNecmeddin KatipYusuf Ziya Demirci
 Başka Bir GelinHatayNecmeddin Katip 
 Samandağı (Musa ile Hızır)SamandağıFevzi Dönmez 
 Yayladağı (Yoktur İlçemin)HatayAbdullah İnanöz 
 Şavo GelinİskenderunGül Ahmet YiğitHalil Atılgan
 Huri Melek Var mı SoyundaHatayİzzet ÖzkanHalil Atılgan
 Hasan Dağı Oymak Oymak 2HatayHataylı ZekiYusuf Ziya Demirci
 Gene Tuttu Şu Dağların BoranıHatayİzzet ÖzkanHalil Atılgan
 Zello ZelloAntakya  
 Bulanık Ağıtı (Bulanık’ın Yolu)Erzin  
 Ninam KurmuşAntakyaCemil İpekSadık Ayhan İpek
 Size Derim Hey Beyler AğalarHatayİzzet ÖzkanHalil Atılgan
 Yol Üstünde Biten OtlarHatayİzzet ÖzkanHalil Atılgan
 Kundurama Kum DolduAntakya  
 CemalAntakyaCemil İpekSadık Ayhan İpek
 Havalandı Deli GönülAntakyaCemile KılbeySadık Ayhan İpek
 Bahçelerde Sedef YarAntakya  
 BerberAntakyaPeriye KarabiberSadık Ayhan İpek
 Başka Bir Gelin TürküsüAntakyaHataylı Necmi 
 Meşeli DağlarAntakya  
 Şu benim Gariban HalkımAntakyaFaik ÇağlarEmrah Raşa
 Karanfil TürküsüAntakya  
 AmmaneŞenköyNimet ÖzdemirRecep Balcı
     
 Halaylar   
B83.0089Garip’in ayağıHatayReşit Güventürk-Ahmet Erdağİ. Doğan-S. Uysal-A.Çakır
B83.0089KoyserHatayReşit Güventürk-Ahmet Erdağİ. Doğan-S. Uysal-A.Çakır
B83.0089HalebiHatayReşit Güventürk-Ahmet Erdağİ. Doğan-S. Uysal-A.Çakır
B83.0089SerjiHatayReşit Güventürk-Ahmet Erdağİ. Doğan-S. Uysal-A.Çakır
B83.0089Kırıkhan HalayıHatayReşit Güventürk-Ahmet Erdağİ. Doğan-S. Uysal-A.Çakır
461/B:2Allı TurnaHatayReşit Güventürk-Ahmet Erdağİ. Doğan-S. Uysal-A.Çakır
B83.0089Yağlık KenarıHatayReşit Güventürk-Ahmet Erdağİ. Doğan-S. Uysal-A.Çakır
 Aysel Kız HalayıKışlak  
 Dama Vurdum Bir Depig   
 Depki   

Diğerleri: Antakya Dağın Diktir, Antakya’da Ben Çok Portakal Sattım, Ara Ey Aşık Ara Bul Çare, Bir Can İle Meclub Oldum, Bir Ok Attım, Bre Nazı, Bu Dere Yonca, Bu Piner Ne Piner, Cemal, Efkarım Başka Kimlere Söylerim, Bülbül, Dağların Başına Bak, Defin Ettiler, Döne, Garip Kayabaşı, Kapının Önünde, Gidin Bakın Şu Binayı Yıkana, İki Bülbül, Hasan’ın Yüzü Peçeli, Kına Geldi, İki Geyik derede, Kişe Tavuğum, Nolaydım Gönül versem, Oynasın, Komşumun Adı Mülayim, Kapının Önünde, Kara Kapı Şen Olur, Kızın Adı Emneli, Şemsiyesi Süt Beyaz.

Halkoyunlarının diğerleri de şöyledir: Arabi, Aşe, Benli, Cenderme, Debil, Deli Arap, Cezayir, Dan Havası, Demirci, Ela Gözlü Benli Dilber, Dolağa, Dönderin Kızlar, Hızmeli, Karşıda Kavun Yerler, Kaba, Yol Havası (Gelin Getirme Havası), Kerem, Valde,  Kıçıkırık, Kozanoğlu, Küllük, Pamuk, Pekmez, Şamil’in Hurması, Rişko, Şamta, Şirvani, Zennube.

Yaklaşık sözlü-sözsüz 150 türkü ve Halk Oyunu vardır. Bunlardan başka türkü formunda besteler de vardır. Bunlar anonim olmadığı için ayrı bir yazı konusu olabilir.  Ayrıca Reyhanlı çevresine yerleşmiş olan Çerkeslerin de zengin halk kültürü ve oyunları vardır. Aspura oyunu bunlardan biridir. Bunlar da ayrı bir yazının ve uzmanının konusu olmalıdır.

Antakya türküleri, halk oyunları çok zengin ve nitelikli olduğu halde gerçek değerini bulamamıştır. Bu türküler yayınlanmamakta ve ihmal edilmektedir. Antakya’da şu anda birbirinden güzel sese ve yeteneğe sahip genç sanatçılar vardır. Burada görev Antakyalı müzisyen ve ses sanatçılarına düşmektedir.

Arif Okay – Ağustos 2011

Hatay Halk Müziği

Hatay halk müziği Çukurova bölgesi ve Gaziantep özellikleri taşır. Kimi türkülerde Rumeli özellikleri de görülür. Konular çok çeşitlidir. Doğa, aşk, sevda, hasat, harman, düğünler ve ölümler türkülerin konusunu oluşturur. Yöre müziğinde sık görülen 2 ve 4 zamanlı ana usuller yanında halk müziğinde seyrek kullanılan 5.6.9.10 ve 11 zamanlı usullere de rastlanır. Uzun havalar genellikle tiz perdeden bir feryat biçiminde başlayıp yavaş yavaş karar sesine doğru iner. Burada müzik konuşma biçimine dönüşür. Uzun havalar dışında kalan kırık havaların çoğu, Garip, Yanık, Kerem, Yahyalı Kerem gibi bir sekizli içinde sürüp gider. Dörtlü ve beşliler, Muhalif, Beşiri gibi ayaklardadır. Depki havalarına döndürmeli söyleme geleneği vardır. Hatay’da 1946’da Ankara Devlet Konservatuarı adına yapılan bir çalışmaya, Muzaffer Sarısözen, Halil Bedii Yönetken ve teknisyen Rıza Yetişen katılmıştır. Yörenin derlenen ünlü türkülerinden bazıları Al mendili mendili (Halay), Pınara vurdum kazmayı, Hey güzel güzel han, Şu karşıki dağda kar var duman yok, Aman aman Bağdatlı, Eli elime değdi, Gül kuruttum, Lofçalı, Altın tasta gül kuruttum, Tütüncüden tütün aldım, Hanım arabaya binmiş, Mavilik yakdın beni, Kaleden indirdiler emmo…

Bu derlenen türküler dışında Hatay da farklı etnik guruplar olduğundan müzikte etkileşim görülür. Düğünlerde söylenilen türkülerin bazılarının Türkçe, ezgilerin çoğunluğunun da Arapça olduğu düşünülürse, bu etkileşim belirgin olarak ortaya çıkacaktır. Türk-Sünni, Kürt-Sünni ve Ermeni –Hıristiyan- düğünlerinde ezgi olarak Arap türkülerinin sıklıkla çalınması ve söylenmesi, yöredeki Arap kültürü etkisini ortaya koyar. Arap müzikleri, Antakya ve çevresinin en yaygın müziklerini oluşturur. Bunun yanında Arap müzisyenlerin beğendikleri bir Türkçe parçayı Arapçaya çevirerek okumaları ve Türk müzisyenlerin de Arapça bir parçayı Türkçeye çevirerek okumaları sıkça görülen bir şeydir. Geleneklerindeki etkileşim en çok müziklerde görülmektedir. Ermeniler Türkçe ve Arapça, Araplar Türkçe, Türkler Arapça ve Kürtler Arapça ve Türkçe ezgileri söylemektedirler. Arap müziğinin yapı olarak kıvraklığı, düğün yapan toplulukların Arap müziklerini tercih etmelerindeki en büyük sebeptir. Tüm etnik grupların kına gecelerine davul ve zurna mutlaka eşlik eder. Oda içi eğlence düzenleniyorsa, meydan sazları yerine volümü düşük enstrümanlar kullanılır. Cümbüş, bağlama, zambur, tef, darbuka gibi enstrümanlar kapalı mekânda kullanmak için uygun olan enstrümanlardır.

Antakya ve çevresindeki dans müziği kültürüne bakıldığında ise şöyle bir tablo çıkar karşımıza; Arap müzik kültürünün, Antakya ve Çevresindeki müzik geleneği üzerine yoğun bir etkisi vardır. Örneğin Kürt-Sünni bir köy olan Hanyolu köyünde düzenlenen düğünlerde, ağırlıklı olarak Arapça ezgiler çalmaktadır. Eskiden müzisyenlerini Suriye’den getirten Hanyolu köylüleri, eğlencelerini de kaval, darbuka, davul ve yine bir Arap çalgısı olan zambırla yaparlarmış. Köyde düzenlenen kız kınalarında ise geleneksel şarkılar yerine, dönemin popüler arabesk şarkıları söylenmektedir. Hanyolu’nda yaşayanlar, Arapçayı bildiklerini ve müzik olarak tercih ettiklerini özellikle belirtmekteler. İlginç olan, köyde Kürtçenin çok az söyleniyor olmasıdır. Düğünlerinde davul ve zurnanın yerini org ve elektro bağlama almaya başlamıştır. İcra edilen eserlerin anonim olup olmadıklarının tespiti yapılamamaktadır. Ermeni bir köy olan Vakıflı’da da dans müziklerinin çoğunluğu yine Arapçadır. Geleneksel türkülerini ise genelde Ermeni’ce şarkılar yapan gruplardan dinleyerek öğrenmekte olduklarını söylediler. Vakıflı’ya ait olan geleneksel bir şarkı sorulduğunda sadece “hala hala ninnoyi” şarkısı söylenmektedirler. Köyün kendi müzisyenleri olmadığı için civar köylerden getirtilen müzisyenler Türkçe, Arapça karışık ezgiler çalmaktadırlar. Ancak Vakıflı halkı davul ve zurnayı sevdiğinden dolayı, enstrümanlar ne çalarlarsa çalsınlar bunları dinlemekten ve oynamaktan zevk alıyorlar.

Müzikal anlamda, Türkçe ezgilerle Arapça ezgiler iç içe girmiş durumdadır. Arap-Alevi, Arap-Sünni ve Arap-Hıristiyan’larda müzik geleneği olduğu gibi devam etmektedir. İlin etnik yapısı gereği Arapça bilen kişi sayısı çoktur ve bu anlamda Arapça söyleyen/çalan müzisyen bulmakta güçlük çekilmemektedir. Örneğin Oymaklı köyünde düzenlenen kına gecesi ve düğüne, Arabistan’dan ya da Suriye’den getirtilen müzisyenler eşlik etmektedirler. Org, bağlama, bazen keman ve davul/zurnanın bir arada olduğu eğlencelere Arapça eserler hâkimdir. Bazen orijinali Türkçe olan bir parçanın Arapçaya çevrilerek okunduğu da görülmüştür. Arap müzikleri, kına gecelerini tam bir şölene dönüştürmektedir. Eğlencenin başlaması sırasında Arapça olarak gelen konuklara methiyeler dizen solist, gece boyunca hem Arapça şarkılar söylemekte hem de bazen oynayarak düğüne gelen misafirleri coşturmaktadır. Bilindiği gibi müzik kültürel bir eylemdir. Toplumların kendilerini ifade ettikleri, kültürel birikimlerini dışa vurdukları bir araçtır. Bu nedenle her toplum kendi dilinde eserler okumayı ve kendi dilinden Şarkılarla dans etmeyi sevmektedir. Tokaçlı köyünde de aynı şekilde Arapça müzikler hâkimdir. Bunun yanında Antakya merkezde yaşayan Arap-Alevilerde Türkçe şarkılar ağırlıktadır. Gerçi Arapça parçaların anonim olup olmadığının tespiti yapılamamaktadır. Antakya ve çevresindeki her köyde Arapça şarkılar söylenmektedir.

Ancak bu şarkıların Antakya mı yoksa Arabistan ya da Suriye kökenli mi olup olmadığı bilinemiyor. Bunun nedeni, düğünlerde popüler diye bilinen ve genelde yurt dışından getirilen Arapça şarkıların çok fazla söyleniyor olmasıdır. Türkiye’de geleneksel Arap müziği yapanların sayısının azlığı da bu duruma yol açmıştır. Söylenen parçaların kökenine ait bilgi alınmak istenildiğinde örneğin Sabah Fahri ya da Feyruz gibi Arap kökenli sanatçıların adı verilmektedir. Müzik olarak yerel gelenekle, komşu ülkelerde icra edilen Arapça parçalar iç içe girmiş durumdadır. Antakya ve çevresine ait Arapça şarkıların tespiti, ancak bölgede yapılacak olan profesyonel bir müzik araştırması ile gerçekleştirilebilir. Antakya ayrıca, Türkçe şarkılar açısından da oldukça zengin bir müzik geleneğine sahiptir. Ama ne kız kınalarında ne de erkek kınalarında bu şarkılar pek fazla söylenmemektedir. Şarkılar geleneksel anlamda fazla icra edilmese de, Antakya halk müziği geleneğini ortaya çıkaracağından dolayı Arapça ve Türkçe şarkıları birçok açıdan karşılaştırmak mümkündür. Ancak ritimsel birlikleri, bu bölgede yaşayan insanların müzik gelenekleri ile ilgili bize epeyce bilgi vermektedir. 2, 4 ve 6 zamanlı usullerin tüm toplumlarda ağırlıklı olarak görülmesi, eserlerde Türk müziği makamlarının çeşitlerine rastlanılsa da kerem ve garip makamlarının yöre şarkılarında yoğun olarak bulunması, bölgenin, toplumlar arasındaki müzik kültürünün birlikteliğini ortaya koyar. Kullanılan enstrümanlar değişmiştir. Salonlarda hangi enstrüman varsa ve salon müzisyenlerinin repertuarı neyse konuklar ona göre oynamak ve eğlenmek durumunda kalıyorlar. İlginçtir, artık köylerde yapılan düğünlerde de aynı enstrümanlar kullanılmaktadır. Geleneksellik ve modernlik bir arada gitmektedir. Salonlarda yapılan düğün eğlenceleri dans müziği ile başlıyor, ardından çiftetelli geliyor, araya sıkıştırılan halaylarla devam ediyor ve disko türü dansla son buluyor. Yani değişim ne tam olarak gerçekleşiyor ne de gelenekler olduğu gibi devam ediyor.

Mithat Kalaycıoğlu – Ağustos 2011                                                                                    

antakya müziği arif okay Faris Kuseyri Hatay Halk Müziği Hatay Türküleri Mithat Kalaycıoğlu
Antakya Dergi

Benzer Gönderiler

Fotoğraflı Öyküler Dizisi: Rees Köşkü

04/18/2022

Fotografın Tarihçesi

10/21/2021

Bil dil olarak fotoğraf

10/21/2021

Altıncı Daire-i Belediye Başkanları ve Hizmetleri Kronolojisi Sergisi

10/20/2021

Antakya – Antik Dönemden, Hristiyanlığa, Kronolojik Bir Bakış

10/02/2021

Geçmiş Zamanların Kahvehaneleri

10/02/2021
Add A Comment

Leave A Reply Cancel Reply

İlginizi Çekebilir

Orontes 7.Uluslararası Çağdaş Sanat Festivalin Ardından

07/13/2022

Festival Açılış sergisi, Uluslararası karma sergi – Mahfeli Sosyal Tesisleri Antakya Belediyesi ev sahipliğinde düzenlenen…

Ansam Kültür Derneği Koleksiyon Resim Sergisi Expo da açıldı

08/01/2022

Nuri Bilge Ceylan Cannes’da 11 dakika ayakta alkışlandı

05/22/2023

Fotofilm 3. Uluslararası Kısa Film Festivali Finalistlerini açıkladı            

08/07/2022
Bizi Takip Edin
  • Facebook
  • Twitter
  • Instagram
  • YouTube
Son Haberler

Winners Announced at the Fotofilm 6th International Short Film Festival

05/09/2025

Fotofilm 6. Uluslararası Kısa Film Festivali Ödülleri Sahiplerini Buldu

05/09/2025

Fotofilm 6th International Short Film Festival Has Begun!

05/07/2025

Fotofilm 6. Uluslararası Kısa Film Festivali Başladı!

05/07/2025
Demo
Kategoriler
  • Araştırma
  • Bilim & Teknoloji
  • Çağdaş Sanat
  • Dünya
  • Festival Kapısı
  • Foto Haber
  • Güncel
  • HABERLER
  • Kitap Kapağı
  • Kısa öykü
  • Köşe Yazıları
  • Röportaj
  • Seyyahın Karnesi
  • Söyleşi
  • WORLD NEWS
  • Yedinci Renk
Son Haberler

Winners Announced at the Fotofilm 6th International Short Film Festival

05/09/2025

Fotofilm 6. Uluslararası Kısa Film Festivali Ödülleri Sahiplerini Buldu

05/09/2025

Fotofilm 6th International Short Film Festival Has Begun!

05/07/2025

Fotofilm 6. Uluslararası Kısa Film Festivali Başladı!

05/07/2025

Haber Bülteni

    Facebook Twitter Instagram YouTube
    • Anasayfa
    • FotoFilm TV
    • Yazarlarımız
    • İletişim
    • KVKK Metni
    © 2025 FotoFilm. Designed by Pexist Bilişim.

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.